31 Mayıs 2012 Perşembe

Eski Yaz Hikayeleri vol.11: Çok Makul Bir Erkek

Bir erkeğin geçmesi gereken önemli çizgiler vardır. Yani adı üstünde aslında, çizgi, incecik. Ama bazen o incecik çizgiyi geçebilmek dünyanın en zor işi oluyor. Mesela "makul erkek" ve "çekici erkek" arasındaki çizgi...

Okulların kapanmasına yakın her orta direk aile çocuğu gibi kantinde yaz planları yaparken bulduk kendimizi. Bu kez ben mesafeli duruyordum; her zaman en canhıraş, en hevesli adam olan ben bu kez uzaktan bakıyordum; daha güzel şeyler planlayabilirdim.

"Beyler önce peşin peşin söyleyeyim, alınmayın, bana gına geldi artık sapım sapına tatile gitmekten. Ben bu sene sizinle gelmem, hatun var bi' tane, onu ayarlamayı koydum kafaya..."

Görüntü itibariyle doğru motivasyon ve yeterli hırs barındıran bu cümlenin ağzımdan döküldüğü andan itibaren bir yaz dramına dönüşebileceğini kim tahmin ederdi ki...

O senenin tatil planlarına katılmamıştım. Şimdi otogarda bindikleri otobüse vakur, muzaffer bir edayla el sallıyordum. Ben bu sene onlar gibi değildim; benim nezdimde yurttaki tüm sap üniversiteliler, tüm er-erbaş-erat, tüm yalnız kalpler, tüm erkekler bir zafer kazanacaktı. Bunun gururunu taşıyordum yüzümde, gülüşümde.

Arkadaşlarım gittikten sonraki iki hafta boyunca her gün onunla buluştum. Onun okuduğu, bahsettiği kitapların özetlerini geceler boyunca okuyordum, beğendiğini söylediği her grubun en büyük hastası oluyordum, bilumum sosyal medya platformunda gözüne gözüne sokuyordum adeta "bak ben de seviyorum bunları" diye... hatta o zamana kadar feysbuk feysbukken şimdi alayı birden sosyal platformlar olmuşlardı, değişerek gelişiyordum adeta. Dünyanın kültürel mirası bir bekçiyi hak ediyordu ve bu hızla yol almaya devam edersem yakında kazanacaktım bu payeyi.

Çok kaptırmıştım kendimi, hayatımda bir kez kedi başı okşamamış ben diyordum ki "Kedi güzel şey" çünkü kedisi vardı mesela. Kediler şunları severdi, bunlardan haz etmezlerdi hiç. Kedi şahaneydi lan, kedinin boku bile yenirdi yani, hani bunu eminim bazı medeniyetler yapıyordu, yapmıyorlarsa bu da insanlığın medeniyetler tarihinden gelip geçen onca tırto medeniyetin ayıbıydı, o derece. Kediye en iyi ben bakardım, kedinin hastasıydım.

Bir hatunu yola getirmenin en kolay yoluydu kediler ve amansızca sarılmıştım bu koza. Günlerdir sadece kedilerden bahsediyordum. Günlerin sonunda kendisinden daha iyi bakabileceğimi söylüyordu bir kediye. Bir tanesinin başını bile okşamamış ben onu ikna etmiştim buna.

Iki haftanın sonunda ona açılmaya karar verdim. "Zaten eşşek değil ya lan, anlamıştır herhalde" diyordum. Eşek ne, eşşoğlueşşek çıktı hatun, eşşoğlueşşek...

Tatil mekanlarından bahsederek girdim lafa, Olimpos bu mevsimde ne de güzeldi mesela, Kaş da öyleydi. Hani oralar uzaksa Kumburgaz bile güzel olabilirdi, mevzu iyi bir tatil arkadaşı bulmaktı, Silivri'de bile denize girilirdi canım...

"Ben de tam ondan bahsedecektim sana" dedi. Erkek arkadaşıyla tatile çıkmayı planlıyorlarmış. Güzel oteller varmış güneyde. Kedisini bırakacak kadar bilgili, makul bir insan bulamadığından ertelemiş ha ertelemiş ama şimdi bana çok güveniyormuş, iyi dost olmuşuz, ben makul bir adammışım. Hayır demeye çalışacaktım, çalışamadım bile, çok iyi bir insan olduğum için nasıl olsa geri çevirmezmişim diye biletleri almışlar. Zaten o kadar çok kitap okuyup müzikle o kadar vakit geçiriyormuşum ki tatile gitmeyeceğimi düşünmüş.

Üstüme kim neden şimşek yağdırıyordu bilmiyorum ama yıldırdı beni. Kabul ettim, iki gün sonra sabah otogarda otobüse binmeden hemen evvel kediyi verebilirmiş bana. Önceden listesini hazırlamış mamasının kumunun. Gelince hepsini ödermiş.

Iki gün sonra otogardaydım. Yanındaki adama baktım, ben olsam ben de kediyi ve beni ve İstanbul'u ve onca yaşanmışlığı -peh- fütursuzca ardımda bırakıp giderdim lan o adamla. Kediyi aldım. Otobüslerinin arkasından el salladım, en öndelerdi, görmediler.

Tam dönüp gitmek üzereyken arkadan birilerinin seslendiğini duydum. Arkadaşlarımın tatili bitmiş. O sırada otobüsten inmişler. Ne olduğunu sordular, yazın hiç bana göre olmadığını anlattım, kediyi sordular, bir arkadaşın dedim, hatunu sordular, dünyada çözülmeyi bekleyen ne kadar fazla sorun olduğundan bahsettim. Yol boyunca tatilde ne kadar eğlendiklerini anlattılar.

Evde kediyle oynadım 3 hafta boyunca, feysbuk meysbuk, komik videolar vardı. Bir kedi videosu da ben çekebilir miyim diye uğraştım ama hiç eğitmemişler kediyi, bir boktan anlamıyordu. Anca elimi uzattığımda tırmaladı durdu. Üç haftanın sonunda döndüler. Kedisini verdim.

O yaz evden dışarı çıkmamıştım ama onların tatil fotoğraflarının hepsine etiketlenmiştim, "sevgili dostum sayesinde biz eğleniyoruz, kedimiz de güvende :))"...

Öyleydi işte makul adam olmak, insan çıkmadığı tatilin fotoğraflarına eklenecek kadar sevilebiliyordu makul adamken...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder